OYUNCAKLAR MI OYUN ARKADAŞLARI MI?
Kübra Aydın GKL Mezunu
Hırs bir sandalın yelkenini şişiren rüzgara benzer; fazlası gemiyi batırır azı da gemiyi olduğu yerde tutar. François Marie VOLTAIRE
Her zaman olduğu gibi yine başarıdan başarıya koşuyor, her kazandığı başarı onu daha da hırslandırıyordu. Tek bildiği ve istediği her yerde ve her zaman başarılı olmaktı ve bunu da beceriyordu. Kazandığı her zafer ona yeni bir oyuncak getiriyordu. Artık o kadar kaptırmıştı ki kendini bu oyuna, çevresindeki herkesin elindeki oyuncaklarını alma hakkını kendinde görüyordu. Çoğu zaman bu oyuncakları kendi bilgi ve becerisiyle elde etse de bazen arkadaşlarının saçını çekerek ya da onları şikayet etmekle tehdit ederek elde ettiği de oluyordu.
Ellerinden oyuncaklarını aldıklarının kimler olduğunun çoğu zaman bir önemi olmuyordu. Ne hissettiler, küstüler mi, kırıldılar mı, üzüldüler mi hiç umurunda değildi. Doyumsuz bir hırsla tüm oyuncaklara sahip olma arzusu onu gece gündüz demeden koşturuyor, kendinin bile farkında olamıyordu.
Bazen içten içe hissettiği duygular ve bazen de yaşadığı olaylar ona bir şeylerin aslında çok da doğru gitmediğini hissettirse de hiç üzerine gitmedi bu duyguların. Ta ki tüm topladığı oyuncakları ile bir gün oyun salonunda aslında tek başına kaldığını fark edene kadar.
İnsanlar hırslarının peşinde koşarken arkada bağları kopmuş bir aile, küskün arkadaşlar bırakabiliyor ve sonunda yalnız kalan insanın kendisi oluyor. Siz oyuncakların peşinde hırsla koşarken akıp giden hayatın farkında olmayan ve yalnız kalan bir insan mı olmak istersiniz yoksa sahici oyun arkadaşları olan ve hayatın tadını onlarla birlikte çıkaran bir insan mı? Çok geç olmadan karar vermekte fayda var.